Böceklerin dünya yönettiği yıllar
Beat Kuşağı’nın önemli yazarlarından William S. Burroughs’
un aynı adlı romanını filme çekebilecek birkaç yönetmen içerisinde onun adı üst
sıralarda gelirdi. Fakat Cronenberg, kitapla arasına kalın çizgiler çizip
yazarı küstürecek kadar farklı bir senaryo yaratmış. Filmi, Burroughs’un
kitabından tanıdık simalarla dolu ve oradan izler taşıyan bir Cronenberg işi
olarak görüp öyle değerlendiriyorum. Böceklerle soğuk savaş, böceklerle bürokrasi, böceklerle cadı avı bu ikilinin düş gücünü bir araya getiriyor, meseleye bir de buradan bakmak lazım.
Öncelikle filmin 1953 New York’uyla başlaması önemli. Cadı
Avı döneminin zirvesinde sürrealizmin de zirve yapmış olması şaşırtıcı değil. Bu
siyasi referanslar bilenler için filmi daha anlaşılır hale getiriyor fakat
ortamın gerginliğini değerlendirebileceğimiz ayrıntılara fazla yer verilmemiş. Bilinçdışının bu kadar baskın olduğu ve
aslında bir bilindışı akışı filmi dememiz gereken bir filmi izlemek had safhada
dikkat istiyor, böyleyken baskıcı atmosferin geriden seyretmesi biraz yorucu
olabilir.
Bir böcek ilaçlama şirketinde çalışan Bill’in (Peter Weller) tek
arzusu yazar olmaktır. Ancak Bill
için başka bir öncelikli sorun vardır.
Oldukça kıymetli olan böcek tozu günden güne azalan Bill, karısından (Judy Davis) şüphelenmeye başlar. Şüphesinde haklı çıkan Bill, Karısı Joan’ın tozu kendisine
enjekte edip kafayı bulduğunu öğrenir.
Karısını kurtarmak için Doktor Benway’a (Roy Scheider) danışan Bill de halüsinasyonlar
dünyasına bulaşır ve önce Fas’ta inzivaya çekilir sonra da bir böcek daktiloyla
iletişime geçer. Karısına ikizi kadar benzeyen başka bir Joan’ı (yine Judy Davis) bu gezisinde
bulan Bill, yeni bir yolculuğa çıkmaya verir ve Annexia Ülkesi’ne yol alır.
Cronenberg ve görsellik üzerine her filmde ayrı bir parantez
açmak gerektiğini düşünüyorum. Çıplak Yemek’te de bir adım öteye taşıyor bu
görselliği. Özellikle yaratık modelleme ve bunları gerçekle bütünleştirme
konusunda eşsiz bir filmle karşı karşıyayız. İlk paragrafta belirttiğim şeyle
bitirmek istiyorum. Yazarla yönetmen arasında kırgınlık yaratan farklara
değinmeyi yani. Çıplak Şölen olarak okuduğumuz kitap, kendisinden sapmadan
sinemaya aktarılabilir miydi? Bunu pek mümkün görmüyorum. Ancak Cronenberg’in hem Amerikan siyasetini hem de finaldeki
Annexia ülkesi zorbalığıyla Sovyetleri eleştirmiş olması onun da bu sağlam
metne minnet selamıdır diye düşünüyorum.
Filmin Fragmanı