Cinepopularica: Naked Lunch / Çıplak Yemek 1991

6 Mayıs 2016 Cuma

Naked Lunch / Çıplak Yemek 1991



Böceklerin dünya yönettiği yıllar


Beat Kuşağı’nın önemli yazarlarından William S. Burroughs’ un aynı adlı romanını filme çekebilecek birkaç yönetmen içerisinde onun adı üst sıralarda gelirdi. Fakat Cronenberg, kitapla arasına kalın çizgiler çizip yazarı küstürecek kadar farklı bir senaryo yaratmış. Filmi, Burroughs’un kitabından tanıdık simalarla dolu ve oradan izler taşıyan bir Cronenberg işi olarak görüp öyle değerlendiriyorum. Böceklerle soğuk savaş, böceklerle bürokrasi, böceklerle cadı avı bu ikilinin düş gücünü bir araya getiriyor, meseleye bir de buradan bakmak lazım.


Öncelikle filmin 1953 New York’uyla başlaması önemli. Cadı Avı döneminin zirvesinde sürrealizmin de zirve yapmış olması şaşırtıcı değil. Bu siyasi referanslar bilenler için filmi daha anlaşılır hale getiriyor fakat ortamın gerginliğini değerlendirebileceğimiz ayrıntılara fazla yer verilmemiş. Bilinçdışının bu kadar baskın olduğu ve aslında bir bilindışı akışı filmi dememiz gereken bir filmi izlemek had safhada dikkat istiyor, böyleyken baskıcı atmosferin geriden seyretmesi biraz yorucu olabilir.

Bir böcek ilaçlama şirketinde çalışan Bill’in (Peter Weller) tek arzusu  yazar olmaktır. Ancak Bill için  başka bir öncelikli sorun vardır. Oldukça kıymetli olan böcek tozu günden güne azalan Bill, karısından (Judy Davis) şüphelenmeye başlar. Şüphesinde haklı çıkan Bill, Karısı Joan’ın tozu kendisine enjekte edip kafayı bulduğunu öğrenir.  Karısını kurtarmak için Doktor Benway’a (Roy Scheider) danışan Bill de halüsinasyonlar dünyasına bulaşır ve önce Fas’ta inzivaya çekilir sonra da bir böcek daktiloyla iletişime geçer. Karısına ikizi kadar benzeyen başka bir Joan’ı (yine Judy Davis) bu gezisinde bulan Bill, yeni bir yolculuğa çıkmaya verir ve Annexia Ülkesi’ne yol alır.



Cronenberg ve görsellik üzerine her filmde ayrı bir parantez açmak gerektiğini düşünüyorum. Çıplak Yemek’te de bir adım öteye taşıyor bu görselliği. Özellikle yaratık modelleme ve bunları gerçekle bütünleştirme konusunda eşsiz bir filmle karşı karşıyayız. İlk paragrafta belirttiğim şeyle bitirmek istiyorum. Yazarla yönetmen arasında kırgınlık yaratan farklara değinmeyi yani. Çıplak Şölen olarak okuduğumuz kitap, kendisinden sapmadan sinemaya aktarılabilir miydi? Bunu pek mümkün görmüyorum. Ancak Cronenberg’in  hem Amerikan siyasetini hem de finaldeki Annexia ülkesi zorbalığıyla Sovyetleri eleştirmiş olması onun da bu sağlam metne minnet selamıdır diye düşünüyorum.

Filmin Fragmanı