Cinepopularica: M. Butterfly 1993

7 Mayıs 2016 Cumartesi

M. Butterfly 1993



Aşk yok olmak diyor biri


Bir süredir Cronenberg sineması üzerine bir şeyler yazmaya ve filmlere tek tek göz atmaya çalışıyorum. Cronenberg’in türler arası disiplinleri nasıl kullandığını hep birlikte görüyoruz. Gizem dolu dramalardan tutun, neredeyse sovyetik bilim kurgulara ve asla tatmin olamadan yeni deneyimlere yol almayı çok seven bir yönetmenle karşı karşıyayız. Tüm filmografisi içinde ve tüm bu türlerle aslında benzer konuları anlatmaya çalışıyor Cronenberg. Bugün sıra, tüm filmografisi içinde en farklı yerde duran filme geldi sanırım. En azından şimdilik..

                                     
Kronoloji açısından bir tutarlılık sezinlemiş olduğumdan değilse de bir önceki filmi olan Çıplak Yemek’te  Cronenberg, 1950’lerin cadı avı dönemini konu edinmişti. Şimdi sıra 1960’larda Çin’le Amerika arasındaki tuhaf ilişkiyi tuhaf bir konuyla dahil ediyor sinemasına. Konu tuhaf olsa da yönetmen, ilk kez saf bir dramayla Amerikalı izleyiciye nispeten daha anlaşılır bir film hediye etmiş oluyor.

1960’ların Çin’inde diplomat olarak çalışan Rene Gallimard (Jeremy Irons), ilk kez izlediği Madame Butterfly’ın final sahnesinde opera sanatçısı Song Liling’e (John Lone) çarpılır. Her anı sadece Song’u düşünmekle geçen adam bir süre sonra onu elde etmeyi başarır. Uğruna karısını bile terk ettiği Song’un casuslukla suçlanması üzerine büyük bir ayrılık yaşasalar da tekrar bir araya gelirler.  Mutlu yaşantılarına kaldıkları yerden devam etmelerinin önünde başka bir engel belirir. Bu kez ikisi de casusluk suçlamasıyla hapse atılır ve daha önemlisi Song’un kadın kılığına girmiş bir erkek olduğu ortaya çıkar. Bu olay Gallimard için yolun sonu olacaktır.


Filmin adının Madame Butterfly olmaması da konusundan kaynaklanıyor. Bir cinsiyet göndermesi yani. Bu filme özgü değil ama gerçek bir olaya dayanan bir konuyu Cronenberg, başka bir alana çekip kendine has bir gizeme büründürüyor ve bunu da harikulade bir biçimde yapıyor. Gerçek olayda iki kişi de birbirinin cinsiyetinden tam olarak haberdar iken Cronenberg’in filminde oyun içinde oyun ve aşka tuhaf göndermeler gayet şık kurgulanmış.



İşin tuhaflığı aslında tam olarak şuraya dayanıyor; sürprizli bir final için seçilen oyuncu John Lone. Yani izleyicilere uzak olmayan bir oyuncu. Bir nevi sürpriz olmayan bir sürpriz ve  tam bir Cronenberg işi. Yine de bu yazı kesinlikle Jeremy Irons’la bitmeli. Sinema tarihinde apayrı bir yeri olan bir oyuncu olması şöyle dursun, bu filmde can verdiği karakterle onu ağzınız açık izliyorsunuz. Cronenberg bir yönetmenlik dersi veriyorsa büyük pay sahibi Jeremy Irons’tır.

Filmin Fragmanı