Bir aile büyürken
Sessiz Çığlık, benim İskandinav sinemasında yeni film arayışıma denk
geldi. Bir Norveç filmi buldum diye sevinirken kadronun büyük oranda
Amerikalılardan oluşması beni başta üzmüş olsa da filmin sonunda yeni bir
cevher keşfettiğimi bilerek yazdığımı belirtmek isterim. Mevsimin yazdan
sonbahara, sonbahardan kara kışa kararsızca seyrettiği şu günlerde psikolojik dramalar izlemek adetten olmamalı,
geçiş mevsimleri ağır ağır sindirildiğinde kasvet yükü eşit parçalara
bölünüp, mevsimi de işkenceyi de daha çekilir hale getiriyor.
Büyüme hikayelerini severiz değil mi? Laf aramızda bu
sıralar hangi filme el atsam ya da hangi öneriye kulak kabartsam altından bir
büyüme hikayesi çıkıyor. Yani anlayacağınız gına geldi artık, büyüyemedi gitti bu karakterler. Neyse ki durum kontrol altında ve daha önce Reprise
filmini izleyip takibe aldığım Joachim Trier, bir aileyi eve onlara temas
edenleri merkeze alarak herkesin büyümeye devam ettiği biçimler üstü bir denemeye
imza atmış.
Dünyaca ünlü bir belgesel fotoğrafçı olan Isabelle (
Isabelle Huppert) gizemli bir trafik kazasında yaşamını yitirir. Eşi Gene (Gabriel Byrne) aileyi kontrol
altına almaya çalışır ve özellikle küçük oğlu Conrad (Devin Druid) üzerinde
durur. Yeni baba olan büyük oğul Jonah (Jesse Eisenberg) da ailenin bu zor
gününde eşini bırakıp baba evinde zaman geçirmeye başlar. Gene, büyük bir merakla
Conrad’ın davranışlarını mercek altına almış olsa da kendi davranışlarını ve
diğerlerinin kusurlarını da bu sayede daha yakından gözlemleyecektir.
Isabelle’in ölümüyle ortaya salınan şey ya da filmde bomba
olarak tasvir edilen gerçeklik, filmi özel kılan asıl unsur. Açıkçası belgeselvari bir his kattığını söyleyebilirim. Bu bilinmez ölüm,
intihar ya da kaza, başka şeyleri de açığa çıkardığı için filmin ilerlemesinin
tek gerekçesi. Tabii bir de Conrad’ın büyüme öyküsünün ve ergenliğinin hatta
hayatta kimsesizliğinin eşsiz tasviri epey etkileyici. Biçimler üstü dememin
sebebi buydu aslında. Bazı belgesel parçaları ya da halisünatif zamanlar, filmde
bir sebep çerçevesinde ele alınıyor, ama buraya dikkat edelim; ispat değil,
sebep. Didaktizm de bu tarz filmlerin başka bir kusurudur zira. Yazılabilecek
epey husus var. Ortada büyümenin enfes bir yorumu, mükemmel bir gerçeklik
arayışı, oyunculukta lezzet var. Daha fazla eşelemiyorum. Size de iyi seyirler.
Filmin Fragmanı