Cinepopularica: 2009
2009 etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
2009 etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

14 Haziran 2016 Salı

Mr. Nobody / Bay Hiçkimse 2009

Genç bilebilse, ihtiyar yapabilse


Jaco Van Dormael’i şöhrete kavuşturan, dolayısıyla geniş kitlelerce sinemasını görünür kılan filme geldi sıra; Bay Hiçkimse’ye. Kafa açan bir film olduğunu okumuştum, ilk dakikalarından itibaren buna kendim de tanık oldum ve gözümü bile kırpmadan izleyemeye başladım. Filmin bitiş jeneriğiyle birlikte koca bir rus romanını bir solukta okumuş, bunun gururunu yaşayan, gel gör ki konuyu anlayamadığını düşünen adam gibi hissettim. Şimdi durum nedir?, Hemen izah edeyim.


Aslında mesele o kadar da karmaşık değil.  Yönetmenin diğer filmlerindeki başka dünya tasavvuruna kulak kesildiyseniz aslında gayet göze görünür bir metinle baş başa kalıyorsunuz.  Jaco Van Dormael’den hareketle film hakkında şöyle bir şey söylemek istiyorum. Mümkün haller içerisinde tüm ihtimalleri denemeye çalışan bir film gerçekleştirme düşüncesiyle ortaya çıkmış, biraz uzun olması ve derli toplu olmaya bir türlü meyledememesi yüzünden hafif bir karmaşa yaşayan tatlı bir film. Umarım çok karmaşık bir açıklama olmamıştır.



2092 yılında 120 yaşında bir adam olarak uyanan ve son ölümlü olarak ölümü bekleyen Nemo (Jared Leto), yaşam transkriptindeki tüm olasılıkları yaşamaya başlar. Hayatındaki üç kadınla ve üç olası aileyle ilgili olarak yaşadıkları onu başka evrenlere sürükler. Annesiyle babasının ayrılığından başlayarak hayatındaki tüm öenmli anları tekrar yaşayan genç adam için en samimi nasihat yine kendi ihtiyarlığından gelecektir: ‘’Her şey hallolur, iyi yada kötü’.



Yönetmenin tüm filmlerine bakmış biri olarak sıkıntılı bir alana da değinmek istiyorum. Süreden kaynaklanan ritim bozukluğu. Bütün filmleri oldukça etkileyici olmasına rağmen bu filmlerin başyapıt mertebesine ulaşmasını engelleyen sıkıcı ve bölücü on, on beş dakika istisnasız her filmde mevcut. Bay Hiçkimse özelinde şunu belirtmem lazım, izleyiciye lazım olan, karakterle özdeşleşme ya da yabancılaşmada ortaklık hissi bu filmde özel bir çaba gerektiriyor. Bunlara rağmen senaryonun teknik taraflarını kavrayabilecek kadar film izlemişseniz gerisi vız gelir. Olumsuz eleştirimi de yaptığıma göre filmi tavsiye ederek yazıyla vedalaşıyorum. İyi seyirler.

Filmin Fragmanı

7 Haziran 2016 Salı

Bakjwi / Kan Arzusu 2009


Aşk bir dengesizlik işi, kansız olmaz


Chan-wook Park aşkın tuhaf halleriyle ilgilenmeye devam ediyor.  Kan Arzusu filmi benim için iki anlamda oldukça cazipti. Öncelikle filmin başrolünde oynayan Kang-ho Song’un her filmini görmeye çalışan biri olarak bu filmi listeme kaydetmiştim. Song bana göre yaşayan en önemli aktörlerden biri. İkinci sebep ise filmin hikayesiydi. Konu ayrımı yapmaksızın her dokunduğu konuyu fantastik bir hale getiren Chan-wook Park, kendiliğinden absürd bir konuda ne tür fırtınalar estirmiştir diye merak içindeydim.


Açılışı ve ilerleyişiyle birlikte büyük merak yaratan filmlerden biri Kan Arzusu. Konuyu başka bir boyutuyla ele almamızı sağlayan gelişme bölümüyle birlikte devreye başka türden bir aşk giriyor ki, tadından yenmez. Bir vampir filmi izlediğimi düşünmeden aşk mevzuu üzerine düşünmeye sevk etti beni bu film. Absürd bir filmi kaba mizahtan uzak tutup hikayeyi yer yer acınası hale getirmek filme işlerlik ve cazibe katmış bana kalırsa.



İyilikten ve doğruluktan şaşmayan peder Sang-hyeon (Kang-ho Song), tüm hastalara yardım edebilmek ve Tanrı’ya daha yakın hissedebilmek için kendisini bir deneye adar. Deney sonucunda cüzzamlı bir vampire dönüşen peder, bunu saklasa da başka özelliklerinden dolayı insanların dikkatini ve ilgisini çekmiştir. Ona saygısını göstermek isteyen bir ailenin evinde kalan peder, ailenin kızıTae-ju’ya (Ok-bin Kim)aşık olur. Genç kızı da bir vampire dönüştüren peder, kızı doyurmakta zorlanacak  ve vampir ikili kan arayışını hızlandıracaktır.


Filmin tüm meselesi, en marjinal halin gölgesinde yaşanıyor olsa da aşkın deliliğini aşan başka bir konu olamayacağını anlatabilmek. Yönetmen bunu fazlasıyla başarıyor. Film iki saati biraz aşıyor ve sıkıcı olmaya başladığı bir yer var açıkçası ve tek eleştirim buraya. Görüntü yönetimi, efektler her zamanki gibi mükemmel.

Filmin Fragmanı