Aşksız ve adaletsiz bir dünyada
Pixote, Yılmaz Güney'in duvar filmi söz konusu olduğunda sık sık referans verilen bir filmdir. İki film arasında ciddi bir ruh kardeşliği var ki, bu benzetme haksız değil. Duvar 1983, Pixote 1981 yapımı, ancak aradaki bağın asıl kaynağı yapım yıllarından ziyade büyük yönetmen Glauber Rocha. Brezilya Sineması'nın Latin Sineması içinde çok özel bir damar olmasının asıl sebebi o. Bu politik damar son derece önemli eserler verdi, sınıfsal yaklaştı ve en önemlisi didaktik davranmadı, perdede her şey görünür hale gelmişti. Brezilya'da ve genel olarak 80'ler politik sinemasında en önemli politik yaratılardan biri haklı olarak Pixote oldu.
Filmin konusu aslına bakarsanız bir grup çocuğun ıslah evleriyle sokak arasında sıkışmış hayatlarına odaklanıyor. Büyük oranda o hayatın gerçek mağdurlarına rol verilmiş, arada oyunu domine eden gerçek oyuncular müthiş bir uyumla gerçeğe adapte olmuş. Hector Babenko- Marilia Pera uyumu Yılmaz Güney, Tuncel Kurtiz uyumunu hatırlatacak bir örnektir mesela. Yaklaşık iki saat süren film yönetmenin ağzından belgesel sunumuyla başlıyor, ıslah evinden çocuk istismarı, yetimlik, garibanlık hikayeleri ardı ardına ve sürekli devam ediyor. Mesele konu anlatmak ve klasik dram metodunu kullanmak olmadığından bir yaşama tanıklık etmeye koyuluyoruz.
Brezilya sinemasının önemli filmlerinden olan 2002 yapımı Tanrıkent'te açık bir Pixote etkisi görürüz. Konu takip etmektense olay takip ederiz. Babenco, politik mesajlar vermeden, yani doğrudan politik amaç gütmeden de ezilen sınıfların anlatılabileceğini iyi bilen bir yönetmendir, bu bakımdan Tanrıkent'e bakanlar Pixote'yi daha çarpıcı bulacaklardır. Filme ismini veren Pixote aynı zamanda bir karakterin adı, her olayın içinde ama iyi bir gözlemci olmakla yetiniyor finale kadar. Yolunun kesiştiği Fahişe Sueli (Marilia Pera) gerçek bir oyuncu ve şimdiye kadar izlediğim en gerçekçi oyunculardan biri. Pixote'yi izlemelisiniz.
Filmin Fragmanı