Cinepopularica: Hiroshi Teshigahara
Hiroshi Teshigahara etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Hiroshi Teshigahara etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

8 Ocak 2018 Pazartesi

Tanin no kao / Bir Başkasının Yüzü 1966


Kendine rağmen kendine karşı



Tanin no kao / Bir Başkasının Yüzü  1966

Hiroshi Tesgigahara'nın, Kobo Abe'nin romanından uyarladığı üçüncü uzun metraj film olan Bir Başkasının Yüzü, bu ortaklığın ortak ruhu ve konusu olan varoluş krizini kusursuz yansıtmasının yanında bilim kurgu sinemasının eşsiz bir örneği olmayı da başarıyor. Ölüm sonrası hayatı uzaktan izlemek zorunda kalan ruhları anlattığı Görünmez Tehlike, Kum tarafından kuşatılmış bir evde tutsak kalan insanları anlattığı Kumların Kadını ve Başkasının yüzüne muhtaç kalan bir adamın hikayesi. Bedensel ve ruhsal tutsaklık meselesini işleyen bir üçleme olarak bakmak yanlış olmasa gerek. Nuberu Bagu (Japon Yeni Dalgası) Hiroshi Teshihara'yı anlattığım üç filmde de bahsettiğim bir akım. İleride başka yönetmenler vasıtasıyla devam edeceğim bu konuya. Bu akımı ve filmlerini ıskalarsak 2000'lerin başında yükselişe geçen ilginç Güney Kore filmleri de dahil olmak üzere birçok nefis filmi köksüz bırakmış oluruz sanırım. 

Tanin no kao / Bir Başkasının Yüzü  1966

Bir kaza sonrası yüzünde geri dönülmez bir hasar oluşan Bay Okuyama (Tatsuya Nakadai), büyük bir bunalıma girer. Sargılar içinde geçen haftalar onu insanlardan uzaklaştırmıştır, en çok da karısı Bayan Okuyama'dan (Machiko Kyo). Kendisini bir hilkat garibesi gibi hisseden Okuyama, psikiyatristinin (Mikijiro Hira) önerisiyle başka bir adamın yüzünden yapılan maskeyi dener. Maskeye adapte olmaya başladıkça kendine güveni artan Okuyama ilk iş olarak karısını yeni bir adam olarak elde etmeyi denemek ister. 

Tanin no kao / Bir Başkasının Yüzü  1966

Bir Başkasının Yüzü için alt metin okumaya kalkarsam yazı sıkıcı bir akademik çalışmaya döner, kaldı ki şöyle ya da böyle iyi edebiyatla, kaliteli filmlerle haşır neşir olmuş bir okuyucu kendi payına ve kendi aklıyla filmi derinleştirecektir. Filmler suya taşı atar, fakat suyun ne kadar halkalanacağı izleyene kalmıştır. Çiğ bir yazı olmaması adına bir bilim kurgu sever olarak demek isterim ki, Amerikan sinemasının basitleştirdiği robotlu uzaylı bol efektli bilim kurgu ile beynimi şenlendiren akıl dolu felsefi bilim kurgu arasında uçurum var. Bir Başkasının Yüzü bu janrın (türün) çıtasını yükseltmiş bir klasiktir. Stalker gibi, Kafka'nın dönüşümü gibi. Kendi türü içerisinde bile başkaldırır. Filmde, burada yazmaya çalışacaklarım psikiyatrist ile Okuyama arasındaki diyaloglarda açıklanıyor. Görüntünün kişiliğe, kişiliğin görüntüye tutsaklığı, imaj körlüğü gibi bugünü epey ilgilendiren son derece görkemli ve zengin bir Hiroshi Teshigaha filmi. 


Filmin Fragmanı

7 Ocak 2018 Pazar

Suna no onna / Kumların Kadını 1964



Alışmak zindandır




Görünmez Tehlike'yi yorumlarken Japonya sinemasında 1950'lerin  başından 1970'lerin sonuna kadar devam eden Nuberu Bagu akımından bahsetmiştim. Akımın, kamerayı sokağa çıkarıp soyut ve varoluşçu çizgiyi kalınlaştırdığını, fakat geleneksel sinemayı da görmezden gelmediğini söylemiştim. Japon Yeni Dalga (Nuberu Bagu) sinemasını tek filmle açıklamam istense şu ana kadar izlediklerim içerisinde Kumların Kadını'nı seçerdim. Hem güçlü bir bağlantısızlık metni hem de varoluşçu edebiyatın sinemada ve Hiroshi Teshigahara filmleri arasındaki zirvelerinden biridir bu film.


Böcek türlerini incelemek için kırsala giden öğretmen Niki Jumpei (Eiji Okada), son otobüsü kaçırdığını fark eder.  Jumpei, köylülerin ısrarıyla bir kum vadisi evinde kalmaya karar verir. Evde yaşayan kadının (Kyoko Kishida) misafirperverliği onu mutlu etse de akşam eve inerken kullandığı ip merdiveni sabah uyandığında göremez. Bir kum vadisinde aylar süren tutsaklıktan sonra kaçış ümitlerini bir bir tüketen Jumpei artık sadece kaçmayı düşünmemektedir.


Kumların Kadını'nı izlemeden önce kitabını okumanızı tavsiye ederim. Şu sıralar yeniden basılmaya başlandı. Önce şu ön kabulümü dillendireyim. Hiçbir film uyarlandığı edebiyat eserini aşamaz bana kalırsa. Hem edebiyatın hem de hayal gücünün baskın geldiği gerçeğine sonsuz inanırım. Kumların Kadını metin olarak zihinde boşluklar bırakıyor, bu tür edebiyata alışkın değilseniz akıcı olmasına rağmen Camus'nün Yabancı'sını, Kafka'nın Dönüşüm'ünü ya da Beckett'in Murphy'sini okurken olduğu gibi boşluk hissi yaratabilir. Filmi anlamsız bulanların temel argümanı da bu vurgusuzluk durumu. Karakterin aylar süren saçma tutsaklığını kabullenmesi anlamsız gelebilir, bu noktada bana anlamlı gelenin bu olduğunu söylemem lazım. 


Kobo Abe'nin romanı ve dolayısıyla Teshigahara'nın eşsiz filmi, kadın tutsaklığı ve öğrenilmiş çaresizlik hakkında beynin derinine işliyor. Amerikan usulü akıcılık arayıp hüsrana gark olacaksanız uzak durun. Görünmez Tehlike ile ilgili yazıda Fransız Yeni Dalga fimlerinin Japon Yeni Dalga sinemasını etkilediğini söylemiştim. Aksi zaten mümkün olamaz, bir entelektüel rüzgar estiğinde Dünyanın her yerinde karşılık bulur. Kumların Kadını ön jeneriği Japonca, İngilizce ve Fransızca'dır. Bilmem Fransız etkisine bu ufak örnek yeterli olacak mı? Teshigahara'ya asıl ününü getiren Kumların Kadını, 1964 yılında Cannes Film Festivali'nde Jüri Özel Ödülü kazanıp 1965 yılında Japonya'nın Oscar adayı olmuştu. Film ayrıca sinemanın ozanı olarak bilinen Andrey Tarkovski'nin on favori filminden biri olarak da dikkat çekmişti.


Filmin Fragmanı


6 Ocak 2018 Cumartesi

Otoshiana / Görünmez Tehlike 1962



Japon Yeni Dalgası'na giriş




Hiroshi Teshigahara, 1950'li yıllarda çektiği uzun ve kısa metrajlı belgesellerin ardından Otoshiana / Görünmez Tehlike ile sinema filmi çekmeye başlıyor. Japonya sinemasında 1950'li yılların sonunda Nuberu Bagu adı verilen bir sinema akımı beliriyor. Japon Yeni Dalgası olarak tanımlanan bu akımın en önemli temsilcilerinden biri, ilk filmlerini de bu akımın belirgin özelliklerini yansıtacak biçimde çeken Hiroshi Teshigahara'dır. Bu büyük yönetmen Japonya edebiyatının en önemli temsilcilerinden bir olan çağdaşı ve arkadaşı Kobo Abe'yle birlikte ilk filmlerini çekti. Varoluşçu temellerle inşa ettiği filmlerle Japon Yeni Dalga akımının en önemli yönetmenlerinden biri olan Teshigahara'ya sonraki filmleriyle de değinmek istiyorum, zira çok önemli bir damarı temsil ediyor. Şimdi İlk filmi Görünmez Tehlike'ye bakalım.


İş bulma ümidiyle oğlunu (Kazuo Miyahara) da yanına alarak her kapıyı çalan Otsuka (Hisashi Igawa) bir maden ocağında iş bulur. Issız yollardan geçerek çalışacağı yere ulaşmaya çalışan Otsuka beyaz eldivenli bir adam (Kunie Takana) tarafından öldürülür. Çocuğunu emanet ettiği şeker dükkanı sahibi kadını (Sumie Sasaki) da öldüren beyaz eldivenli adamın hedefindeki asıl kişi ise Otsuka'ya ikizi kadar benzeyen sendikacı Toyama'dır (Sen Yano).


İkinci Dünya Savaşı sonrasında bizzat stüdyo sistemi içerisinde film çeken yönetmenlerin kamerayı sokağa çıkarmasıyla başlayan sürecin, yani Nuberu Bagu'nun önemli örneklerinden biri olan film (aslında kitap) ölüm sonrası yaşamaya devam eden ruhları metafor olarak kullanıyor. Savaş sonrası Japon toplumunda büyük bir manevi boşluk oluşuyor ve özellikle edebiyat ve sinemada ruhlarındaki yaraları yeniden sarabilecekleri şifayı arıyorlar. Ruhun ölümsüzlüğü Asya kültürlerinin kodlarına işlemiş bir olgudur. Dönemin edebiyat ve sinemasını birleştiren en önemli yapıtlardan bazılarını veren Hiroshi Teshigahara'nın bundan uzak durması düşünülemezdi. Sadece yaşayan ruhlar değil, sendikal hareketler, işsizlik ve bunalım da yönetmenin odağındaki konular.


Filmde sorgulanmayan bir yetim oğul meselesi de var. Ölüleri sadece ölüler görebilirken ölüler herkesi görebiliyor, fakat ufak çocuğu kimse görmüyor. Burada savaş sonrası yetim kalmış binlerce Japon çocuğa ciddi bir vurgu var. Fransız Yeni Dalga filmleri tüm dünyayı etkilediği gibi Japon Yeni Dalga filmlerine de ilham vermiştir muhakkak. En azından böyle bir akımın gerekliliğini dönemin Japon entelektüellerine sorgulatmıştır. Kendilerinden önceki Japon yönetmenlerin özgün bakış açılarıyla birleştirdikleri Nuberu Bagu,  Fransız Yeni Dalgası'na göre daha kavramsal ve derin. Bu yazıda biraz olsun akıma giriş yapmış oldum, sonraki yazılarda filmlere daha fazla odaklanmak için zemin oluşturduğumu düşünüyorum.


Filmin Fragmanı