Cinepopularica: Unagi / Yılan Balığı 1997

24 Aralık 2020 Perşembe

Unagi / Yılan Balığı 1997

2 dakika okuma süresi


Cinnet ve ötesi


Unagi / Yılan Balığı  1997

Unagi belki de Imamura'nın en bilinen filmi. 90'lı yılların en iyi filmlerinden biri olduğuna ise şüphe yok. 1997 Cannes Film Festivali'nde Altın Palmiye'yi Abbas Kiarostami'nin Kirazın Tadı filmiyle paylaşan Unagi, aynı zamanda Imamura sinemasının ruh halini anlama kılavuzu gibidir. Shohei Imamura, kendi halkının duygularına ve gerçeğine o denli hakim bir yönetmen ki, yıllar yılı naifliğine methiyeler düzdüğümüz Japon insanının cinnetini kusursuz bir gerçeklikle anlatıp, o tarafı bizimle buluşturdu. Samuray filmlerindeki şiddet unsuru bir çeşit western tiyatralliği barındırdığı için daha çok hakiki ve modern Japon insanının şiddet ve gurur eğiliminden bahsediyorum elbette. Neden Imamura' nın özeti gibi diyorum, çünkü cinnet, intikam, gurur ve bekleyiş tüm filmlerinin mütemmim cüzüydü zaten. Yılan Balığı'nın farklı ve ayrıksı tarafları da var. Vurucu bir film olarak şok edici bir başlangıç yapmasına rağmen bu şoku karakterinin normali haline getiriyor. Bu normallik filmin sonuna kadar sürüyor. Karakterimiz cinnet halinde ya da inzivâdayken aynı oranda insan kalıyor. Bu değişimsizlik, bizim kafa yormadığımız bir gerçekliği işaret ediyor. Karakterin yolculuğu formülüne itibar etmeyen ama ona farklı kapılar açan bir yaklaşımdır bu. Imamura, rahatsız edici gururun sükûneti nasıl olursa, işte bunun dersini veriyor Unagi'de. 

Unagi / Yılan Balığı  1997

Balık avından döndüğünde karısını başka bir adamla kendi yatağında gören Takuro (Koji Yakusho), büyük bir cinnet sonrası gözünü bile kırpmadan acımasız bir cinayet işler. Olay sonrası sakin bir biçimde  polis karakoluna teslim olan Takuro, yıllar süren hapis yıllarından sonra tahliye edilir. Hapishane'de kendisine arkadaş olarak yılan balığı besleyen Takuro, uzak bir kasabada berberlik yapmaya başlar ve Bayan Keiko'yla (Mitsuko Baisho) tanışır. 

Unagi / Yılan Balığı  1997

Imamura filmlerinde mutlaka hayvan imgesine rastlarız, özellikle de balıklara. Hayvanlarla insanları davranış bakımından ayrı değerlendirmez, insanı daha iyi anlatabilmek için bir anlatım yolu olarak kullanır onları. Takuro, filmde yıllar süren hapishane ve geçmiş deneyimine bir yılan balığı sayesinde katlanıyor. Bu unsuru Alcatraz Kuşçusu'ndan da hatırlarız. Hapishane filmlerindeki avluda güvercin (Özgürlük özlemi) imgesinin zıttı olarak (balığı) bir mekana sıkışmanın temsili olarak görebiliriz. Ancak Yılan balığının karakteristik özelliği intikamcılığı ve mücadeleciğidir. Eğer zıpkını sallayıp da vuramazsan o balık artık senin düşmanın olur ve mutlaka saldırır derler, kaçtığındaysa hayal edemeyeceğin kadar uzaklaşır. Tıpkı ana karakter Takuro gibi. Takuro yeniden sevmeye, yeniden alışmaya çalışarak takıntılı olduğu yılan balığından ayrışmaya çalışsa da aslında her yönden ona benzemektedir. Nihayetinde Unagi büyük ve özel bir film. Japon sinemasında en sevdiğim filmlerden olmasının yanı sıra, 2000'li yılların Güney Kore sinemasına da kılavuzluk eden filmlerden biri olduğunu düşünüyorum. Shohei Imamura'nın diğer filmleri için lütfen linki tıklayın.

Filmin Fragmanı                                                                           

    Filmin Müziği