Cinepopularica: Sean Penn
Sean Penn etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Sean Penn etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

17 Eylül 2016 Cumartesi

Into The Wild / Özgürlük Yolu 2007



Nehirlere çıkar bütün sokaklar ama bir ihtimal daha var!



Chris McCandless’ın mücadelesini izlemeyi hep ertelemiştim. ''O filmi izledin mi?'' diye soranların derdi genellikle yüzeysel ama akıcı, biraz da aktivizm soslu macera filmlerini yüceltmekti çünkü. Günümüz dünyasının durağan yapısı ufak bir twit paylaşımını bile kahramanlaştırmak üzerine kurulu değil mi? Özgürlük Yolu'na konu olan hikayeyi bir öğrenci evinde bir islamcı ve bir anarşist arkadaşın tartışmaları sırasında işitmiştim ilk defa. Hararetlenen tartışmayı kazandıracak masalsı bir öykü anlatılmıştı, bir modern zamanlar kıssası gibi. Ebuzer yerine Chris McCandless; neden olmasındı ki? Çoktan belleğimin arka odalarına gönderdiğim onlarca hikayeyi tuhaf olaylar aracılığıyla o kuytulardan çekip çıkarmayı da öğrendim. Hafızanın garip oyunlarından biri olarak hepimiz yaşıyoruz bu durumu. Hay Bin Yakzan örneğinden girilmiş Robinson olmanın mecburiyetinden çıkılmıştı. Filmin ilk dakikalarına kafamdaki karmakarışık referanslarla başlayıverdim. 



Girizgahımdaki mesele biraz da Sean Penn'e atıf olsun diyeydi. İzleme, okuma, bakma eylemi kesinlikle o anın ruhuna uygun bir kafa denkliğini en azından asgari ölçüde zihinsel hazırlığı gerektirirken bir de eseri yaratmanın hazırlık aşamasını düşünsenize. Sean Penn'i peşin peşin öveceğim ama en önemli övgü bilerek kişiselleştirdiği, ruh kardeşlerine ithaf etme pahasına filmi ana akım damarından uzaklaştırdığı için olacak. Senaryoya konu olan olayın gerçekte yaşanmış olması her ne kadar yazarın ve yönetmenin işini kolaylaştırıyor da olsa Amerikan sinemasının bu türden bir özü yakalamış olması şaşırtıcı, sevindirici ve de mühim. Basit bir hayatta kalma, inzivaya çekilme filmi olabilseydi eminim tanınmış bir jönle daha büyük ekonomik başarı yakalardı. Ancak o haliyle doğu-batı ayırt etmeksizin ortak varoluş acılarına seslenebilir miydi emin değilim. Aslında eminim.


Motosiklet Günlükleri'nin de görüntü yönetmenliği yapan Eric Gautier, Leos Carax ve Walter Salles gibi iç dünyaları karmaşık ama yol hikayeleri net yönetmenlerle çalışmış, doğal ışığı ve doğal atmosferi etkili kullanan bir usta. Sean Penn, senaryosunu yazarken tüm bu teknik adımlar hakkında da oldukça titiz davranmış. Sean Penn Chris McCandless'a çok inanmış. Bu tür özgürlük hikayelerini izlediğimde beni nedense duygudan çok ülkeme karşı tuhaf duygular kaplıyor. O övdüğümüz Anadolu aslında bilgelikten ne kadar uzak, ne kadar boğucu ve meraklı. Bir süre sonra filmden kopup ‘’Bu adam bu basit yolculuğu Türkiye’de yapamazdı’’ derken yakalıyorum kendimi. İnsanların yalnız kalma hakkına bile tecavüz edilen bir memlekette, duyguların namusunu yitirdiği bir memlekette varoluş bile hayal ne yazık ki. Ruhani başlayan yazı yolculuğumu acı gerçeklerle noktalıyorum. Öfkeniz bol, menziliniz ırak olsun.

Filmin Fragmanı