Cinepopularica: E.G Marshall sorgusuna yönelik arama sonuçları
E.G Marshall sorgusu için yayınlar alaka düzeyine göre sıralanmış olarak gösteriliyor. Tarihe göre sırala Tüm yayınları göster
E.G Marshall sorgusu için yayınlar alaka düzeyine göre sıralanmış olarak gösteriliyor. Tarihe göre sırala Tüm yayınları göster

20 Haziran 2016 Pazartesi

The Chase / Kovalamaca (1966)

2 dakika okuma süresi


Kusurlu bir klasik


The Chase / Kaçaklar  (1966)

Marlon Brando, 1954 yılında çekilen On The Waterfront filminin bir yerinde sevgilisiyle konuşurken aniden eğilir ve yerden kopardığı çiçeği sevgilisine uzatır. Senaryoda yer almayan hareket, Brando'nun kadrajdan çıkışı, yönetmeni de teknik ekibi de şaşırtmıştır. Bu plan, metot oyunculuğunun ilk büyük örneği olarak anılır. Annemin Öğrettiği Şarkılar adlı biyografi kitabında Marlon Brando, bu sahneyi ve planı iştahla anlatır. Anlattığı filmlerden birisi de The Chase'dir. Filmdeki rolünü beğenmediğini, sadece ortalıkta dolaşan bir Hollywood figürü gibi hissettiğini söyler. Arthur Penn'le daha sonra The Missouri Breaks filmini çekmesine rağmen The Chase filmine karşı özel bir sempatisi olmadığını biliyoruz. Fakat, setin sonlarında çekilen bir sahne bu olumsuz fikri -en azından yönetmene karşı- oldukça yumuşatır. Marlon Brando-Arthur Penn ortaklığı filmin kırılma anında efsane bir sahne yaratmıştır. Şerif Calder rolündeki Brando'nun dayak yediği sahne ağır çekim oynanır ve böylece tüm yumrukların gerçekçi biçimde isabet etmesi sağlanır. Daha sonra kurgu masasında hızlandırılan bu planlar müthiş bir gerçekçilik yaratır. Marlon Brando, bu sahnedeki oyunculuğu, metot oyunculuğunun zirvelerinden biri olarak yorumlar.

The Chase / Kaçaklar  (1966)

Kanun kaçağı Bubber (Robert Redford), saklanacak çok fazla yer olmasına rağmen kasabasına geri döner. Petrol zengini biri olan Val Rogers (E.G Marshall), kasabanın Şerifi Calder'i (Marlon Brando) parmağında oynatmaktadır ve ondan Bubber'i öldürmesini ister. Çünkü Rogers'ın oğlu Jason (James Fox), kanun kaçağı Bubber'ın karısının (Jane Fonda) peşindedir. Şerif Calder, Bubber'i öldürmeden adalete teslim edip ideallerinden taviz vermek istememektedir. 

The Chase / Kaçaklar  (1966)

Adaletin ideaize edildiği filmler içinde, bir klasik olarak anılması biraz da kadrosuyla mümkün olabilmiş The Chase, bazı temel sorunlara sahip bir film. Senaryoda, kasabaya gelen kötü adam temasının gerisinde kalan ikinci bir katman var. Kasabanın güçlü adamı, siyahilere karşı büyük bir nefret besliyor, cinayetler işliyor. Siyahilere uygulanan ayrım, cinayet, kutuplaşma meselesi ne yazık ki filmde birkaç sahneye hapsediliyor, film bu alana pek fazla yüz vermeyip tekrardan ana hikayeye dönüyor. Gücün kuklası haline gelmiş olan Şerif Calder, karakter derinliğine sahip olamadığı için filmin sonundaki değişimi bir türlü iz bırakamıyor. Filmin akıcılığı, ve konunun anlaşılırlığı, yönetmenin ustalığı sayesinde sekteye uğramıyor. Ancak senaryonun ciddi zaaflarını da yenemiyor. The Chase, derinlikli bir senaryo ve karakter dönüşümüyle birlikte, aynı dönem çekilmiş olan To Kill a Mockingbird (Bülbülü Öldürmek) gibi bir sinema klasiğine dönüşebilirdi.


Filmin Fragmanı