3 dakika okuma süresi
The Texas Chainsaw Massacre
Tobe Hooper'ın oldukça düşük bir bütçeyle çektiği The Texas Chainsaw Massacre bugün korku sinemasının en önemli yapıtları arasında gösteriliyor. Kan ve katliam gösterisine dayanan gore alt türüne ait birçok göstergesi olmasına karşın, bu film açık bir slasher şaheseridir. Katilin kurbanını uzun süre takip ettiği ve izleyicinin bu takibin gerilimi altında kaldığı bir korku alt türü olan slasher için örnek verildiğinde ilk akla gelen filmlerden biri kesinlikle serinin ilk filmi olan 1974 tarihli The Texas Chainsaw Massacre'dır. Daha sonra üçleme, dörtleme derken zıvanadan çıkan seride ilk filmin yarattığı dönüştürücü etki serideki diğer hiçbir filmle kıyaslanamaz düzeydedir. Bu düşük bütçeli ve reji hatalarıyla dolu olan filmin bir diğer önemli yanı, kendisine gerçek bir katili örnek alıp onu slasher temasıyla birleştirmiş olmasıdır. 1954-1957 yılları arasında yamyamlıkla seri katillik arasında gezinen Ed Gein adlı Amerikalı, annesinin ölümünden sonra giderek ilerleyen şizofrenisini klinik bir şova dönüştürür. Ölen annesini diriltebilmek umuduyla beden parçalarını onun vücuduna nakleder ve bunun için öncelikle mezarlıklardan topladığı cesetleri kullanır. Başarısız olunca da taze beden peşinde koşup öldürmeye başlar. Tobe Hooper, filmdeki yamyamlık temasını bir grup özgür ruhlu genç ile Amerikan muhafazakarlığının jenerik eyaleti olan Teksas ikilemine dayandırıyor.
Sally Hardesty (Marilyn Burns) ve tekerlekli sandalyeli kardeşi Franklin (Paul A. Partain), üç arkadaşlarını da yanlarına alıp bir minibüs seyahatine çıkarlar. Hem dedelerinin mezarını ziyaret edecek hem de birtakım gizemli mezar soygunculuğu olaylarını yerinde inceleleyeceklerdir. Minibüslerine aldıklar bir otostopçunun saldırganlığıyla ilk darbeyi alan kafile, dedelerinin terk edilmiş evine vardıklarında benzin sıkıntısı çekecek ve etrafı kolaçan ederek yakıt bulmaya çalışacaklardır. Gençlerin Teksas kırsalında kalmak zorunda oldukları bu terk edilmiş evde tek çareleri yakın komşularına ulaşmaktır, ama en yakındaki komşuları testereli katil ve onun yamyam ailesidir.
The Texas Chainsaw Massacre, Amerika'nın 68 özgürlük hareketi ve sonraki yıllardaki gençlik hareketi bağlamında da yorumlanmış filmlerden biri. Mumyalanmış yaşlı bedenlerin ve yeni cesetlerin sürekli işleyen öldürme makinesine atıfta bulunduğuna dair vurgular var. Projenin yaratıcı olan Tobe Hooper'ın bu vurguyu ne denli öne çıkardığı tartışılır. Bana kalırsa böyle bir politik göndermeye meyletmiyor, ancak yıllar yılı kendisini politik olarak var eden 'yola çıkmış gençlik' klişesi filmde bir şekilde dramatik olarak önemli yer tutuyor. Filmin kötülük sembolü Leatherface (Deri surat) Ed Gein gibi, ölülerin uzuvlarından diktiği maskesi ve aksesuarlarıyla açık bir yamyam tasviri ve saf bir korku karakteridir. Her nasıl yaklaşılırsa yaklaşılsın nihayetinde ortada düşük bir bütçe, bağımsız bir yapım ve bir grup oyuncuyla yaratılmış öncü bir korku gerilim filmi var. Oradan hareketle The Texas Chainsaw Massacre, slasher filmlerinin öncüsü olmuş, korku filmlerinin kaderini değiştirmiş bir yapım. Rejinin kopuk ve özensiz oluşu, bütçeden ve hız kaygısından kaynaklanmış olsa da ortaya çıkan rahatsız edici absürt gerçeklik yine bu amatörlükten besleniyor. Rahatsızlıktan söz etmişken filmin kimi ülkelerde uzun süre yasaklı olduğunu ve gösteriminin Amerika'da bile büyük bir tartışma yarattığını eklemek gerekiyor.