Anlatılan senin hikayendir
Giuseppe Tornatore, filmlerinin tamamını izlediğim ve hatta bazılarını ikişer defa izlediğim bir yönetmen. Filmlerindeki dönemsel tadı severim. Herkesin Keyfi Yerinde gibi ilk izlediğimde çarpıldığım bir diğer filmi de Yıldız Avcısı'dır. Herkesin Keyfi Yerinde yapısı gereği dramatik bir filmdir ama Yıldız Avcısı insanın içini yakar. Muhsin Bey filminde ünlü olmak için sahneye çıkan, ümidini bu işe yatıran insanların anlatılmamış öyküsü nasıl can yakıcıysa aynen öyle bir acı. Bu yüzden olsa gerek Yıldız Avcısı benim Giuseppe Tornatore sinemasında bir adım öne çıkardığım bir filmdir.
Eski bir otuz beş milimetre film kamerasıyla Sicilya'nın köylerini dolaşan Joe Morelli (Sergio Castellitto), insanları para karşılığı filme kaydeder. Köylüler sinemanın büyüsüne kapılıp ünlü bir oyuncu olabilmek için tüm paralarını Morelli'ye kaptırır. Morelli'ye paralarını kaptıran insanlar hayatlarında kimseye anlatamadığı anılarını da kameraya anlatmış olur. Gününü gün eden Morelli, kilisede kalan yoksul ve güzel Beata'nın (Tiziano Lodato) da filmini çeker. Foyası ortaya çıkan Morelli'nin başı büyük belaya girer hem Morelli hem de yeni yardımcısı Beata için hayatın bambaşka planları vardır.
Tornatore'nin imzası haline gelen sarı renkle İkinci Dünya Savaşı yıllarında umutsuz insan hikayelerine odaklanıyor film. Morelli'nin sahtekarlığı filme başlarken bize komedi vaat ediyor, ancak insanların hikayeleri türler ötesine taşıyor bizi. Bir yandan esprili bir yandan kabullenişmiş bir çaresizlik. Aynı zamanda Dünyanın herhangi bir köyünde yaşanan hemen her şey mevcut filmde. Tornatore kırsalın ruhunu çok iyi biliyor. Kırsaldaki insanın mahrumiyetini ve birbirine ettiği zulmü incelikli bir mizahla ve oradan da dramatik bir biçimde olanca lezzetiyle paylaşıyor. Morelli, gözüme bir modern çağ şarlatanı değil de bir sosyal antropolog gibi göründü bu filmi her izleyişimde.
Morelli'nin insan hikayelerindeki iç burkan gerçeklik karşısında dönüşümü muhteşem. Kendisi de bir kaybeden olan Morelli ne paradan vazgeçebiliyor ne de arada bir beliren vicdanından. Sergio Castellitto baştan sona çarpıcı, muhteşem ve artık ne derseniz. Filmin finali kendiliğinden hüzünlü. Karakterin gerçek manada dönüştüğü ve iyi biri olmaya karar verdiği, Beata'nın insani yanımızı harap ettiği finalden bahsediyorum. Başta söylediğimi yineleyeyim. Filmin çarpıcı kılan hüznü sizin arayıp bulacaksınız, çünkü insanların kameraya içlerini döktüğü anlardan biri mutlaka sizi anlatıyor.
Filmin Fragmanı