Yarı insan yarı aşık bir garip mahlukat
Aşkın ve aşkta mağlubiyetin bir delilik hali olduğunu biliriz. İnsanın kendisini ikna etmeye çalışıp edemediği ve kendi akıl tımarhanesine mahkum olduğu zamanlar hakkında bir film yapmak o kadar zor ki. İnsanın en tanıdık hissiyatına yolculuk edebilmesini sağlayacak, o halin garip kapılarını aralayacak bir film yapma fikri ancak Chan-wook Park gibilerinin elinden gelirdi. Bu filmin anlattıklarını bir kenara itenler ya hiç aşk acısı çekmemiştir ya da kaybetmenin ne demek olduğunu hissedememiştir.
Chan-wook Park’ın İntikam Üçlemesi’nin ardından böyle
oyuncaklı bir film çekmesinin sebebini anlattığı bir yazı okumuştum. O yazıda,
küçük kızının da izleyebileceği bir film çekmek istediğinden bahsediyordu. Yine
dayanamayıp şiddeti bir yerlere sağlam bir biçimde yerleştirmiş olsa da kızının
da izleyebileceği bir film çekmiş sayılır Chan-wook Park. Gerçi çaresizlik
anlarında en masum kalbin nasıl bir kitle imhasına giriştiğini ve bunu altında yatan metaforu kızına anlatmak
zorunda kalmayacağına eminim.
Annesi tarafından terk edilen ve sevgiye küsen Cha Young-goon’un hikayesi, kendisinin de aşkı
tatmasıyla birlikte sakinleşmesi etrafında dönüyor. Bir tımarhanenin mekan
seçilmesi ve deli delinin dermanıdır gibi bir alt metne yaslanması bana göre
şahane bir fikir. Eğlenceli ve derin bir film olduğu kadar garip bir biçimde
diğer Chan-wook Park filmleriyle de örtüştürdüğüm bir yanı var bu filmin.
Filmin Fragmanı