Devcileyin bir sinekti Seth
Sinek, her anlamda diğer
Cronenberg filmlerinden keskin bir biçimde ayrılıyor. Diğer filmlerle duygu
teması kurmak mümkün değil. Sanırım filmlerinin yeterince anlaşılır
olmadığından yakınan amerikalı yapımcılar, Cronenberg’i bir yeniden yapıma ve
daha ana akım olmaya davet ettiler ve David de bu teklifi kabul etti. Bu
manasız klişelerin başka bir anlamı olamaz.
Nereden başlamalı örnekler
vermeye bilemiyorum, derken tanıdık bir örnekle başlayayım. Bir sürü takım elbisesi
olan bir bilim insanı düşünün ama hepsi aynı renk ve biçimde, sebep de
beyefendinin ne giyeceğini düşünmek istememesi. Ne kadar orijinal bir Einstein
anekdoku!!. ''Zaten bu film 1958 yılında çekilmiş bir filmin yeniden çevrimi ve bir
kısa hikayeye dayanıyor, Kimi klişeler oradan gelmiş olabilir'' diyebilirsiniz ama emin olun bununla sınırlı değil. Diğerinden ayrılmak ve kendine ait bir yorum katmak
gibi bir çabaya rastlamak mümkün değil.
Bilim adamı Seth Brundle (Jeff Goldblum) ve
gazeteci Veronica Quaife (Geena Davis) bir sergide karşılaşır ve birbirlerinden
hoşlanırlar. Seth’in evine gittiklerinde, Veronica’ya o güne kadar
görülmemiş bir ışınlama makinesi gösterir. Bu makine Veronica ve patronu (John Getz) için muhteşem bir
haberdir aynı zamanda. Seth, canlı varlıkları ışınlamayı da başardıktan sonra
makineyi kendisi üzerinde denemeye karar verir ama makinenin içine giren bir
sinekle bütünleşir ve hayatını bir sinek olarak sürdürmeye başlar.
Bir çeşit Gregor Samsa hikayesi diye düşünebilirsiniz. Ancak ortada varoluşun tasviri yok.
Olaylar bir çeşit ucuz amerikan filmine evrilip onca gerçeklik algısına rağmen
heba olup gidiyor. Her sahneden sonra acaba diyerek ümitleniyorsunuz ama o muhteşem
görsellik ve makyaj çalışması dev bir klişeye kurban gidiyor. Bir bakıma
Cronenberg adına yapılmış olumsuz bir eleştiri olduğunu belirteyim bunun. Başka
bir yönetmen için başarılı sayılabilecek bir film, Cronenberg açısından
bakıldığında benim nazarımda çok sıradan. Hepsi bu.
Filmin Fragmanı