Dünyayı sarsan o gün
6 Ağustos 1945'in Japon insanının bilincinde yarattığı tahribat, aynı zamanda Yirminci Yüzyıl tarihinin en vahşi trajedisini işaret ediyor. Tüm toplumu ateşe veren bu barbarlığın, Japon insanının gözünden nasıl göründüğüne dair, nedense, fazla film çekilmemiş. Nuberu Bagu'nun bayrak ismi Shohei Imamura aynı zamanda yeniden inşa ettiği gerçekliğiyle bu konuya eğiliyor. Siyah Yağmur, atom bombasının öncesi, olay esnası ve özellikle sonrasında insan hatırasına verdiği acı zararı gözler önüne seriyor.
Masuji Ibuse'nin romanından uyarlanan film, gelinlik çağındaki Yasuko'nun (Yoshiko Tanaka) evliliğe giden yolda atom bombasıyla değişen hayatını aktarıyor. Toplumdaki bomba paranoyası ve özellikle radyoaktif ölümler öyle acı bir tablo yaratıyor ki Yasuko'nun düğünden de evlilikten de uzaklaşması da hikayenin öznel yanını temsil ediyor. Geri planda toplumu derinden sarsan olaylar gelişirken okuyucunun özdeşleşebileceği bir karakter etrafında, onun ruhunu da dönüştüren kişisel ve toplumsal değişimler, tipik bir dönem romanını tanımlar. Siyah Yağmur da bu çatıya sahip, hem olay esnasına çok hakim, hem eleştirisini mertçe yapıyor.
Imamura'nın en iyi filmlerinden biri olan Siyah Yağmur, aynı zamanda kavramsallığı bir kenara bırakıp gerçekleri olduğu gibi anlatmaya dayalı bir Japon Yeni Dalga filmi. Amerikan askerinin ve çetelerin etrafında dönen Domuzlar ve Savaş Gemileri kısık sesli bir çığlık iken Siyah Yağmur, 1950 yılında başlayacak olan Kore Savaşı'na dair antimilitarist mesajlar veren gerçek bir ulusal ve evrensel kavrayışa sahip. Imamura sineması fil tarifine benziyor, hangi filmiyle tanınsa o derece eksik kalacak bir tarif bu. Bu filmiyle gerçek bir belgeselci gerçek bir idealist olarak nitelemek onu eksik kılacaktır örneğin. Siyah Yağmur, bir sinemaseverin kaçırmaması gereken bir film.
Filmin Fragmanı