Ekran çarpar!
Cronenberg sinemasının başlangıcı her ne kadar günün korku
geleneğine göz kırpıyor idiyse de Tarayıcılar sonrası sineması onu başka bir yere
konumlandırdı. Ancak Videodrome, onun sinemasına göz atıldığında bir adım öne
çıkan film olması sebebiyle bu konumu daha da güçlendirdi. Cronenberg bundan
böyle ona atfedilen ‘’Kanlı Baron’’ lakabının yanına başka bir lakap daha
eklemiş oluyordu. Cinsellik algımızla oynamaya henüz başladığı Videodrome’la
birlikte Cronenberg lakap tazeliyor ve ‘’Zührevi Korkunun Kralı’’ olarak
anılmaya başlanıyordu.
Videodrome özel bir film, öncelikle böyle başlayalım. David
Cronenberg sinemasını tek film temsil edecek olsa bu film büyük ihtimalle
Videodrome olurdu. Fakat filmin önemi sadece bu popülariteden kaynaklanmıyor. Gerilim türünün tanımını değiştiren ve aslında
çapını geliştiren filmlerden biri olması sebebiyle ya da bilim kurgu-gizem gibi
başka bir türe göz kırpması sebebiyle ilgiyi hak eden garip ve çarpıcı bir film Videodrome.
Civic Tv kanalının sahibi Max Renn (James Woods), yayınladığı filmlerde
sınır tanımayan bir yapımcıdır. Sürekli daha yeni, daha seksi ve daha orijinal filmler
arayan Max Renn’in yardımına en az onun kadar çatlak yardımcısı yetişir. Pittsburg’tan yakaladığı
bir sinyali kaydetmeye başlayan ikili bir süre sonra bu videodaki fetiş
görüntülerin esiri haline dönüşür. Max giderek gerçekle hayal arasındaki çizgiyi
kaybeder.
Cronenberg, ruhun sapıttığı ve uzuvların nesneleştiği bir
dünya tasvirini derli toplu olarak ilk kez bu filmle yapıyor. Beden ve ruh arassındaki temas durumu bu filmde de bir imza gibi sapasağlam duruyor. Max’in karnına
yerleşen vajina ve oraya yerleşen silah ya da kaset, o sırada yaygın olarak
kullanılan teknolojinin silaha dönüştüğünü gösteren bir sembol. Burada kilit bir
nokta var ki söz etmeden geçmek olmaz. Özellikle video kaset imgesi üzerinden
yaratılan hayal ve gerçek arası geçişler konusunda tatmin olamadığımı
söylemeliyim. Filmin bir süre sonra açık kapı bırakma klişelerine fazlaca
saplandığı bir nokta var, imgeler başıboş mermiler gibi sağa sola sekip
hedefini bulamıyor. Cronenberg, izleyiciyi Max'in yerine koymak gibi bir düşünceyle bu yolu seçmiş olabilir ama hikayenin bütünlüğü ve mesajın alınmasına fırsat tanınması sağlanmalıydı sanırım.
Son olarak teknik anlamında birkaç şey söylemek doğru olur,
zira film bu konuda epey önemli bir yerde duruyor. Özellikle bedenin
makinelerle bütünleştiği planlar görsel olarak bambaşka bir tatta. Görsel atmosfer açısından bu kadar sağlam filmlere sıkça rastlanmıyor. James Woods
gibi önemli bir aktörün yanı sıra görüntü ekibini özellikle tebrik etmek
gerekiyor.
Filmin Fragmanı