Cinepopularica: Faye Dunaway sorgusuna yönelik arama sonuçları
Faye Dunaway sorgusu için yayınlar tarihe göre sıralanmış olarak gösteriliyor. Alaka düzeyine göre sırala Tüm yayınları göster
Faye Dunaway sorgusu için yayınlar tarihe göre sıralanmış olarak gösteriliyor. Alaka düzeyine göre sırala Tüm yayınları göster

30 Kasım 2020 Pazartesi

Üç Maymun (2008)

 2 dakika okuma süresi



Yalnız ve güzel bir ülkede


Üç Maymun (2008)

Taşra Üçlemesi'nin ardından 2006'daki İklimler'le yine kendisine has ve yalnız bir hikaye anlatan Nuri Bilge Ceylan, bir sonraki filminin ekranlara düşen fragmanıyla sinemaseverleri epey şaşırtmıştı. Görsel olarak bambaşka bir dünya, ilk kez ailesinden olmayan oyuncular, üstelik minimalizmden uzak, görsel efekte boğulmuş bir filmdi Üç Maymun. Bu, onun sinemasında oldukça deneysel bir serüven olmasının yanı sıra başka kırılmaları da tetikledi. Cannes'da Hollywood'un efsanevi aktristi Faye Dunaway'ın elinden aldığı En İyi Yönetmen ödülü sonrası ''bu ödülü tutkuyla sevdiğim yalnız ve güzel ülkeme armağan ediyorum'' diyordu. Daha önce herhangi bir konuda fikrini beyan etmemiş bir yönetmen olarak, bu masumane sözüyle bile kimilerince övüldü, kimilerince yerildi. Üstüne üstlük, köşe bucak saklanan NBC, sinema magazinine malzeme haline getirildi. Bu filmin senaryosunun aslında Zeki Demirkubuz'un fikrine dayandığı söylendi, araları bu yüzden açıldı. Tartışmalar, spekülasyonlar, kazanılamayan Altın Portakal ödülü ve saire. 2008, Nuri Bilge Ceylan için epey farklı bir yıl oldu. Şu ya da bu şekilde, Üç Maymun'un, Yılmaz Güney'in  1971 yapımı Baba filminin günümüze uyarlanmış hali olduğu konusunda hemfikiriz. 

Üç Maymun (2008)

Yaklaşan genel seçimlerde muhalefetten milletvekili adayı olan iş adamı Servet (Ercan Kesal), bir gece vakti, ıssız orman yolunda birine çarparak ölümüne sebep olur. Siyasi kariyerini öne sürerek, o sırada yanında olmayan şoförü Eyüp'ten (Yavuz Bingöl) yardım ister. Kendisinin yerine suçu üstlenmesi karşılığında maddi yardımda bulunup, sonrasında toplu para vereceğini söyler. Çaresiz kalan Eyüp, bu durumu kabul eder ve hapishaneye girer. Eyüp'ün oğlu İsmail (Ahmet Rıfat Şungar), araba alabilmek için annesini ikna eder. Anne Hacer (Hatice Aslan), Servet'in yanına gider ve durumu anlatır. Servet, durumdan yararlanıp Hacer'le birlikte olur. Durumu hem İsmail, hem de hapisten çıkan Eyüp öğrenir. Bir gün Servet'in ölüm haber gelir. Aile, bu durumu çözüp ayakta kalabilmek için bir karar vermek zorundadır.

Üç Maymun (2008)

Ercan Kesal'la Nuri Bilge Ceylan'ın senaryodaki iki filmlik birlikteliğini başlatan Üç Maymun, NBC sinemasında ayrıksı duran, bütün bir filmografiyle pek örtüşmeyen ve açıkçası sadece ''Yeni'' Nuri Bilge Ceylan'a geçişte aracı olabilecek bir film. Yenilikçi kurgu ve color correction denemesi, hikayenin soluk ve defalarca tekrarlanmış konusuna yeni bir dokunuş sağlıyor, rejide büyük bir ustalık söz konusu, ancak nafile. Yeşilçam'ın melodram ve acı sosuyla sunduğu yıllanmış bir hikayeden, maalesef NBC dokunuşuyla farklı bir film çıkmıyor. Bu hikayedeki saf arabesk çatı, tipik bir Zeki Demirkubuz filmine ait. Hacer karakterindeki aldatmaya teşne, güce tapan, körü körüne riske giren ve oğlu dahil her şeyi feda etmeye hazır kadın figürü ve Eyüp'teki iğdiş edilmiş, sineye çekmiş koca tasviri, filmin ilk yarısında gördüğümüz bu insanların varoluş biçimlerine bu kadar ters kalmamalıydı, bu karakterlerin dünyası bu kadar cevapsız bırakılmamalıydı. Reji anlamında ustalık gösterisi olan film, benim açımdan Nuri Bilge Ceylan sinemasının zayıf halkası.


Filmin fragmanı

28 Haziran 2016 Salı

Bonnie and Clyde 1967


İşte biz o gün tükeneceğiz


Bonnie and Clyde 1967

Yönetmeninden daha meşhur olmuş filmlerden biriyle devam ediyorum, Suç filmleri türünün zirve örneklerinden biriyle. Sinemayla ne düzeyde ilgileniyor olursanız olun bu filmin afişi bir yerlerden gözünüze çarpmıştır. Hadi diyelim bir şekilde belleğiniz silindi ve film izlemeye yeniden başladınız. Bonnie ve Clyde’a bir şekilde rast gelmemiş bir izleyici olarak mutlaka ondan ilham alarak çekilmiş en az beş filmi çok severek izlemişsinizdir. İkinci Dünya Savaşı sonrası Avrupa'dan Hollywood'a zorunlu transfer olup kara film türünü 50'ler 60'lar sinemasının merkezine koyan büyük yönetmenler çağını biliyoruz. Arthur Penn, kara film türüne saplanmış Amerika sinemasını bir şekilde kendi kodlarıyla çeşitlendirmiş yönetmenlerin başında geliyor. Elia Kazan'ın, tiyatral oyunculuk kalıplarını yıkıp Amerikan sinemasının kaderini değiştirmesinden bir kuşak sonra sinemaya başlayanlardan biri de Arthur Penn'dir.  Bonnie ve Clyde ise bizim sinemamızda Yeşilçam'da epey yerelleştirilmiş! iç edilmiş, hattaYılmaz Güney’le bile temas kurmuş klasiklerden biridir. Bizdeki örneği aşarak Dünya sinemasında da azımsanmayacak etkiler yaratmış gerçek bir öncüdür.

Bonnie and Clyde 1967

Silahlı banka soyguncusu olarak tüm Amerika'da büyük nam salmış olan Clyde (Warren Beatty), garson olarak çalışan ve hayatından memnun olmayan Bonnie’yi (Faye Dunaway) oldukça etkiler. Suç dünyasının orta yerine bir anda giriveren Bonnie de bundan böyle bir banka soyguncusu olarak anılmaya başlar. Birlikte gerçekleştirdikleri birkaç soygundan sonra ekibe katılan ufaklık C.W.Moss da (Michael J. Pollard) onların güvenliğine yardımcı olma görevini üstlenir. Clyde’ın abisi Buck (Gene Hackman) ve onun eşi Blanche’ı (Estelle Parsons) da planlarına dahil eden Bonnie ve Clyde, polisin arananlar listesinin zirvesine oturur ve artık büyük şöhreti birlikte paylaşırlar. 
Filmin kahramanları, 1930’lu yıllarda gerçekten yaşamış, büyük ekonomik buhran döneminde Robin Hoodvari soygunlar gerçekleştirerek halkın gözünde kahraman olmuş. Arthur Penn, filmde ülke çapına yayılan kahramanlıktan söz etmeyi epey geri planda tutmuş. Bir film gerçekliği içinde sadece kahramanların kendi dünyalarına odaklanıp suçun özüne inmeye çalışmış. Amerika'da reklamcılığın ve daha geniş ölçekte kapitalizmin o yıllardaki varlığını işaret etmek için filmde sık sık marka amblemlerinin sloganlarının olduğu tabelalar gösteriliyor. Bunun ayrıca filmin sponsorluk anlaşmalarıyla ilgili olup olmadığıyla ilgili bilgi bulamadım. 

Bonnie and Clyde 1967

Gerçek hikayeden esinlenip, gerçek isimlerle karakter odaklı dünya yaratmış bir film olarak tanımlayalım Bonnie ve Clyde'ı. Arthur Penn de dönemin ruhuna kısaca değinip riskli alanın kenarından yürümüş bu anlamda. Amerika'da 60'lı yılların sonunda bankadan soyup halka dağıtan, ufak da olsa solu, sosyalizmi, komünizmi çağrıştırmakla nitelenebilecek bir film çekmek epey zor. Yönetmenin arka planda olup bitenleri göz ardı etmesinin sebebi bu. Üstü kapalı verebileceği en büyük mesaj solcu kimliğini saklamayan Warren Beatty'yi başrolde oynatmış olmasıdır muhtemelen. Arthur Penn sineması yıldız oyuncu kavramıyla pek barışık bir sinema olmasa da Faye Dunaway filmde arzu nesnesi olarak da önemli bir yerde, ve çok güzel. Takip'te olduğu gibi Bonnie ve Clyde'ta da dar alanlara sıkışıp kalan bir grup insanın hikayesi anlatılıyor, bu anlamda tutarlı bir dizgede yol alıyoruz. Arthur Penn'in mekana ve insanın kaçınılmaz mağlubiyetine bakışını saf hali bu filmde saklı. Görmek isteyenler, sinema tarihinin en unutulmaz finallerinden biriyle de karşılacaklar. 


Filmin Fragmanı