Sinema hayata benzer, fena halde
Cennet Sineması, hakkında en fazla yazı yazılan filmlerden biri olmasının yanında sinema sanatına bir saygı duruşudur. Henüz ikinci filmiyle adını sağlamlaştıran Giuseppe Tornatore Dünyanın saygın festivallerini dolaşır, En İyi Yabancı Film Oscar ödülünün yanı sıra Cannes Film Festivali'nde Büyük Jürü Ödülü'nü ve birçok festivalde önemli dereceler kazanır. Daha önemlisi kendisinden sonra çekilen birçok filmi etkiler. Tornatore için ödüllerin ve bu büyük prestijin her şeyden önemli yanı ise artık finansman ve oyuncu zorluğu yaşamayacak olmasıdır. Film zihinlerimizde o denli klasikleşmiştir ki filmin çekim tarihinin 1988 olduğu sık sık unutulur ve sanki 1950'lere 1960'lara ait bir film gibi anımsanır Cennet Sineması.
Salvatore 'Toto'' (Salvatore Cascio, Marco Leonardi, Jacques Perrin) için kasabanın tek eğlencesi Alfredo'nun (Philippe Noiret) makinisti olduğu sinema salonudur. Elena'ya (Agnese Nano, Brigitte Fossey) olan aşkına karşılık bulamayınca diğer aşkı olan sinemaya sarılan Salvatore büyük bir yönetmen olur. Bir türlü kasabasına ve annesine dönmeyen Salvatore Alfredo'nun ölümünü duyar duymaz çocukluğuna ve köyüne geri döner.
Tornatore uzun filmleri, destansı anlatımları seviyor. Açıkçası Cennet Sineması da kısa bir film olmayı hak etmezdi sanırım. Il Camorista'dan iki yıl sonra çekilmiş olmasına rağmen oldukça büyük bir seyir zevkiyle, teknik sorunlardan sıyrılmış bambaşka bir yönetmen karşımızda. Salvatore'nin çocukluğu, gençliği bir tarafa olgunluğu filmin ana meselesi ve kilit noktası. Koca bir filmin bütününü akıllara adeta çivileyen eşsiz bir sonuç bölümü. Hayatın bakiyesi Tornatore tarafından öyle bir sorgulanıyor ki filmi, kendi hayatınızı sorgulayarak tamamlıyorsunuz. Bir film başka ne yapsın ki?
Filmin Fragmanı