Çek bir Big Five
Amerikan sinemasının başka türlü bir üretkenlikle sinema
salonlarında rekor üstüne rekor kırdığı yıllardı 90’lar. 1991 yapımı Kuzuların Sessizliği ise bu yılların sembol filmlerinden biri. Oscar Ödülleri’nde Big Five olarak nitelendirilen en büyük beş ödülü alan
üç filmden biri olarak da sinema tarihine başka bir damga vurmuş bir
başyapıttır Kuzuların Sessizliği. Bu tür filmleri ara ara izlemeyi, belleğimde eksik kalmış noktaları tamamlamayı seviyorum. Defalarca izlemiş olmama rağmen bir gece vakti, beni ürkütmesine yeniden izin verdiğim bu filmi sizlere de hatırlatmak istedim.
Gerilim dozu yüksek filmlerde seyirciyle sürekli olarak oyun
oynamaya dayalı bir reji göze çarpar. Özellikle gerilimin zirve noktasında sese dayalı
bir korkutma eğilimi vardır. Yönetmen Jonathan Demme bu bakımdan övgüyü hak
ediyor. Filmin, romandan uyarlanmış
olması elbette bir anlamda kılavuz vazifesi görmüştür ama yönetmenin filmi güçlü dramatik bütünlük içinde tutabilmesi ve gerilimi bu alana yedirmesi
gerçekten film üzerinde mucizevi bir etki yaratmış, zira romandan uyarlanan
nice filmin heba oluşuna tanık olmuşuzdur.
Başarılı bir öğrenim
geçmişine sahip FBI stajyeri Clarice Starling (Jodie Foster), FBI şefi Jack
Crawford’un (Scott Glenn) isteğiyle yamyam katil olarak nam salmış olan
Hannibal Lecter’ı (Anthony Hopkins) yüksek güvenlikli hücresinde görmeye gider. Genç kadınların derisini
yüzüp kendisine kusursuz bir kadın bedeni yaratmaya çalışan Jame Gumb (Ted
Levine) hakkında Hannibal’dan bilgi almaya çalışan dedektifler, Hannibal’ı
ellerinden kaçırır, ancak Gubm, Clarice’in çabasıyla yakalanacaktır.
Hikayenin işlenişinde hiçbir karmaşa yok. Her şey olanca
titizliğiyle kurgulanmış ve çekilmiş. Hollywood filmlerinde teknik olarak bir
kusur bulmak zaten oldukça güçtür, zira teknik yetkinliklerinin alt eşikleri
bile dünyada standart haline gelmiş bir ülke sinemasından bahsediyoruz.
Kuzuların Sessizlini özel kılan şey ise bu noktada içeriğin mükemmelliği ve
olayı kavrayış biçimi. Kusursuz bir zekaya sahip bir seri katili daha fazla abartmak yerine psikolojik dramayı anlaşılır kılma çabası, bu filmin en özel yanı bana kalırsa.
Bilindiği gibi Anthony Hopkins bu filmle en iyi erkek oyuncu
dalında Oscar kazanmıştı. Herhalde son otuz yılın en tartışmasız oyuncu ödülü
bu olmuştur. Aslında filmde toplasan 15 dakikalık bir rolü olsa da kendisini
her ana yayan, üstün bir oyunculuk sergiliyor. Jodie Foster için de benzer şeyler
söylemek lazım. Hem güzelliği hem muhteşem bir oyunculuğu söz konusu. İzleyici
tercihleri ilginçtir. Nice sinema sevdalısının ne filmleri henüz izlemediğini
bilirim. Kuzuların Sessizliğini duyup da izlememiş olanlara tavsiyemdir.
Filmin Fragmanı