Müziğin Sesini duyamayanlar dans edenleri deli sanıyor
Jaco Van Dormael’in filmi, orada burada Yağmur Adam’ın
fransız versiyonu diye tanımlanmış. Benzetmeler yapmak kaçınılmaz, zira görsel
işleri anlamlandırmak için tanıdık referansları zihnimize çağırmak, meseleyi
kavramada yardımcı oluyor. Benzeyen yönleri varsa da Dormael’in dokunuşlarıyla
aynı senaryo bile bambaşka bir hal alırdı. Konu ve olay örgüsü itibariyle uzak akraba
olduklarını söylemekle yetinerek övgüler düzmeye başlayayım.
Su gibi akan bir senaryo düşünün, bir bedensel ve zihinsel
farklılığı ele alsın, geri planda aile
meselesini anlatsın, bir yandan da akıcılıktan asla ödün vermesin. Sinema
dünyasında başlı başına eksikliğini hissettiğimiz bir durum. Jaco Van Dormael
masalsı anlatımı seven bir yönetmen olduğu için yani temelde nasıl anlatacağını,
neyi anlatacağına tercih ettiği için izleyici için büyük bir duygu boşluğuna
derman oluyor.
Yakınları tarafından bir özel eğitim merkezine gönderilen
down sendromlu Georges (Pascal Duquenne), Dünyayla bağlarını daha güçlü kılmak için çıktığı
yolculukta Harry’le (Daniel Auteuil) karşılaşır. Ailesiyle ciddi sorunları olan ve onlardan
uzakta yaşayan bir iş hayatı gurusu olarak insanlar hakkında ezber ahkam kesen Harry, yolda karşılaştığı bu genci
bırakamaz ve zamanla onun en iyi dostu olur.
Harry’nin pazarlama ve müşteri davranışları konusunda
verdiği seminerlerde sıkça tekrarladığı cümle şu ‘’ Kimse kaybedenlerin yanında
yer almak istemez, herkes kazananları sever’’. Bir modernizm mottosu film
içinde sakız gibi çiğnenerek kendi kendinin iflasına yol açıyor. Mesaj kaygısına
bulaşmadan kararkterlerin birbiriyle kurduğu ilişkiyle iletilen bir hoşluk bu.
Sevmeyi öğrenmek sadece bir bahaneye bakıyor ya da bir tesadüfe, Dormael’in
sineması bu ilkeye dayanıyor ve bu anlamda sinematografisinde başka bir yerde
duracak bu film.
Filmin Fragmanı